Her İstanbullunun bir şekilde yolunun düştüğü, iki boğaz incisine de kucak açmış bekleyen ve sessizce bir köşeye çekilip İstanbul'u seyre koyulmuş; sahilleri, sahilde balıkçıları, yalıları, kasırları, tepeleri, kalesi, hisar ve deniz feneriyle sadra genişlik veren; hırçın ve engin bir denize güvenli bir liman olan, bağrında sakladığı mis gibi yemyeşil ormanlarıyla ciğerleri bayram ettiren Beykoz ilçesi düştü bugün aklıma.
Yazın bir başka güzel, kışın bir başka....Çocuklar, anneler, dedeler... her yerdeler. Sakin ve mutlular. Hamdolsun.
Bir hayal edin! Geçen yaz uğrayıp tüm güzelliklerini tattığınız ve doyamadığınız Beykoz'a bu kış bir uğramak istediğinizde, taş taş üstünde kalmamış olsaydı. Beykoz'un hemen yanı başında bulunan Şile nüfusu kadar çoluk, çocuk, kadın ve yaşlı insanların cansız bedenlerinin etrafa saçılmış olduğunu görseydiniz.
Ne hissederdiniz?
Gazze böyle bir yer işte. Gazze'de devam eden katliamı bilip akla mukayyet olmak ne zor iş değil mi? Ya zalimi kesmek için sırasını bekleyen keskin kılıç misali çelik bir iradeye sahip olmak, ya da nefsinin esiri bir "belhum adal" olmak gerek.
Şu dünyada Beykoz kadar yer kaplayan Gazze'nin yüzölçümü 365 km2. Bağrına bastığı insan sayısı ise Beykoz'un 10 katı yani 2.5 milyon. Bunun 1.7 milyonu ise evlerinden sürülmüş göçmen kamplarında yaşam mücadelesi veren biçare insanlar.
Yani sanki 5. büyük ilimizde yaşayan, işinde gücünde Antalya halkını, 55 kat daha küçük bir alana sahip Beykoz'a zorla sürmüşler de başınızın çaresine bakın burada demişler.
Bu yetmemiş son 4 ayda aralarından bir Şile nüfusu kadar can almışlar. Üstelik bunların yarısı çocuk diğer yarısı da neredeyse tamamen kadın. Paramparçalar ve her yerdeler...
Gazze bundan daha kötüsünü yaşıyor. Katledilen çocuklar kadar kayıp çocuk raporlanmış durumda. Yaralı insanlar -ki bunların burnu kanadığı için yararlı değiller, katleden sıradan insanların 3 katından çok daha fazla.
Artık hak ve batıl apaçık ortada. Bunun bir meşru müdafaa hakkı olduğunu savunmak, insanlığın vicdanında derin yaralar açan bu olayı Ortadoğu'daki bir mesele olarak görmek, "Hayatımı etkilemesini istemiyorum." diyerek kişilik yoksunu açıklamalar yapmak, tüm bunlarla birlikte bu konunun ülkemizle alakalı olmadığını iddia edip vatansever kisvesine bürünmek cahillikten daha ziyade k*hpelik olsa gerek.
Kimse yok mu? dendiği şu günlerde varsın k*hpeler kendilerini yakışanı yapsın. Her birimiz ben varım diye sesleniyoruz. Surda bir delik açsak yeter, o k*hpe rüzgâr artık ne yandan eserse eser.