Raporlamanın çok daha elit hali olan dashboardlar, organizasyonların bilgi ihtiyacını etkili bir
biçimde karşılayabilen benzersiz ve çok güçlü çözümlerdir. Dashboardlar bir veya daha fazla hedefi
gerçekleştirmek için gereken en önemli bilgileri görsel olarak ifade ederler.
Örneğin bir aracın dashboardu yakıt, hız, motor devri ve sıcaklığı gibi en
önemli bilgileri görüntüler.
Bu değerli çözümler ancak doğru şekilde kullanıldığında
etkileyici olabilir. Ancak maalesef beklenen etkileyiciliği çok az tasarımda görebiliyoruz.
Bu durum bazı organizasyonlar için o kadar içler acısı ki, veriler üzerinde
çalışması gereken kullanıcılar artık
mevcut dashboardları kullanmak yerine, kendi anlık ihtiyaçlarını
karşılayabilen yöntemlerden faydalanma yoluna gitmekte ve hatta ciddi manada yatırım yapılan bu dashboardları
tamamen terk edebilmektedir.
Neden?
Bugünkülere benzer formatta kullanılan grafiklerin geçmişi 200 yıl öncesine dayanmaktadır. Grafikler
ilk olarak istatiksel bilgilerin gösterimi
ile kullanılmaya başlanmış ve günümüzde ön plana çıkan iş zekâsı sayesinde
hemen her alanda talep edilir hale gelmiştir. William Playfair, Florence Nightingale, John Snow, Charles Joseph
Minard şimdilerde kullandığımız grafiklerin ilk hallerini finans, sağlık gibi alanlardaki istatistiki verileri sunmak için
yayınlamışlardır. (http://en.wikipedia.org/wiki/Statistical_graphics)
Grafikler çok uzun zamandır var olmasına rağmen, bir araya
getirilip etkileyici halde kullanılabilmesinin standartları daha yeni yeni oturtulabilmiştir.
Bu konuda estetik, kullanılabilirlik ve algı yönetimi başlıklarında ciddi gelişmeler
yaşanmıştır. Nihayet çeşitli felsefi
teoriler ve insan kavrama becerisi ile ilgili çeşitli bilimsel araştırmaların
sonuçlarından faydalanılarak belli başlı standartlar ortaya konulabilmiştir.
Verilerin etkili bir
şekilde sunulması sadece dashboard tasarımı ile ilgili bir şey değildir.
Dashboard tasarlamadaki amaç karar vermeyi kolaylaştırıcı çıktıların
üretilebilmesidir. Bu da öncelikli
olarak veri kaynaklarının hedefe uygun cevaplar üretebiliyor olmasını gerektirir.
Yıllarca, depolanan verilerin nasıl analiz edilebileceği üzerinde kafa
yorulmuş, hatta yorulmaya da devam edilmektedir. Ancak günümüzde her analizci
tarafından kabul gören bir şey var ki; veriyi esnek bir şekilde analiz etmenin
en güzel yolu veriambarı tasarımından
geçer. Bu kapsamda rahatça şunu söyleyebiliriz; çoğunlukla etkili bir dashboardun arkasında doğru tasarlanmış bir
veriambarı yatar.
İş zekası trendi stratejik,
taktik ve operasyonel yönde bir trend izlediği için dashboard kullanıcı kitlesi
de bir hayli genişledi. Artık yöneticilerden
tüm beyaz yakalılara herkes
aksiyonlarını dashboardlardan yardım alarak yapmayı tercih etmektedir. Ek
olarak dashboardların eskisi gibi sadece kâğıt üzerinde değil, aynı zamanda web, tablet ve cep telefonlarında
sunulması beklenmektedir. Bu kadar talep ve çekişmenin olduğu ortamda tasarım kalitesinin
artması çok elzem bir konu haline gelmiştir.
Peki, kaliteyi
arttırma konusunda neler yapabiliriz?
Dashboard tasarımcıları ile kullanıcılar arasında bir
iletişim söz konusudur. Öncelikle bu iletişimin net, sade, gerektiği kadar ve anlaşılır olması çok
önemlidir. Konuya edebiyat bakış açısı ile yaklaşırsak, özetle fesih ve beliğ bir anlatım benimsenmelidir.
Bir dil filozofu olan
Herbert Paul Grice(1913-1988) etkileşim hakkında şu görüşleri öne
sürmüştür;
Quantity: Sadece ihtiyaç olunan kadar bilgi ver. İhtiyaçtan
fazlasını verme.
Quality: Yanlış olacağına inandığını söyleme. Yeterli kanıt olmayan
şeyleri söyleme
Relation: Etkileşim şekli konu ile ilgili olsun.
Manner: Belirsiz ifadelerden, birden fazla anlama gelen
tanımlardan, laf kalabalığından kaçın. Sistemli ol.
Bu görüşler dashboard tasarlarken dikkat edilmesi gereken
noktaları da işaret etmektedir. Çünkü bu
tasarımlar da sonuç itibari ile kullanıcılarla kurulan bir tür etkileşimdir.
Dashboardların üretimi sırasında aktarılmak istenen bilginin doğru, hızlı ve akılda kalıcı
sadelikte olması gerektiği nedense çoğu zaman göz ardı edilir. Bunun yerine
özellikle geliştiriciler çok renkli,
vurgusu yüksek veya şekil itibari ilk bakışta göze hoş gelen ancak bilgi
aktarımı konusunda kafa karıştıran tasarımlara yönelme hatasına düşerler.
Aradığı bilgiye değil de tasarıma odağını kaptıran kullanıcılar ise ilk başlarda etkilense de bir süre sonra
sıkılarak beklenen ilgiyi göstermeyecek hatta dashboardu kullanmayı tamamen
terk ederek kendi çözümlerine yöneleceklerdir.
Tasarımlarda sayısız hatalar yapılabilir. Bunlardan birçoğu
kullanıcıları kaçırmaz. Ancak sıkça yapılan aşağıdaki hatalar bir süre sonra
dashboardlarınızın yalnızlığa terkedilmesine sebep olabilir.
Stephen Few’in “Information Dashboard Design” adlı
kitabında bahsi geçen hatalardan bazıları şunlardır:
Bilgilerin tek bir
ekranda sunulmaması:
Dashboardlarda kaydırma çubuğu (scroll) yardımıyla diğer
alanların görüntülenmesine gerek kalmamalıdır. Gereken tüm bilgi ilk bakış
görülecek şekilde tek ekranda sunulmalıdır. Bu hatayı bilgiyi bir menü
yardımıyla farklı ekranlara bölerek de yapıyor olabilirsiniz.
Elbette sunulmak istenen bilgi tek ekrana sığmayacak kadar
fazla olabilir. Bu durumda veriler üzerinde çalışıp ihtiyaç duyulan kadarını tam da işe yarayan formatta sunmak
gerekir. Mümkün olduğunca detay bilgi
ile özet bilgi birlikte verilmemelidir. Detay bilgiye sadece ihtiyaç
duyulduğunda gidilebilmelidir. Tasarlanan dashboardun vermek istediği ana fikir
mümkünse birden fazla olmamalıdır. Bu ana fikri focal point dediğimiz noktalarda bulundurarak algıyı güçlendirmek
isteriz. Bir ekranda çok fazla focal
point mevcut değildir. Sayı arttıkça etki azalır.
Verinin anlaşılmasını
noksan kılan görsellerin kullanılması:
Mesela aşağıdaki görsellerde bir takım sayısal veriler ifade
edilmiş. Soldaki gauge da elimizde
sadece bir sayı var. Gaugeun bu değeri göstermesi iyi bir şey mi yoksa kötü bir
şey mi? iyi ise ne kadar iyi? Bu sayının anlamı hakkında hiçbir fikrimiz yok. Sağdaki gaugeda ise şirket
ortalamasının üzerinde bir değere sahip olduğumuzu ilk bakışta görebiliyoruz.
Elimizde iyi bir sayı varmış. Harika!
Gereksiz detayların
ve hassasiyetin gösterilmesi:
Örneğin sayısal verilerde gereğinden fazla basamak
gösterilmemelidir. Benzer şekilde tarihsel verilerde eğer ihtiyaç yoksa
milisaniye gibi bir hassasiyet belirtilmemelidir. Eğer F1 yarışlarındaki gibi
hassas sonuçları raporlamanız gerekiyorsa o zaman da saat, gün, ay, yıl bilgisi
gereksiz detay olacaktır.
Aktarılmak istenen
bilgiye uygun görselin kullanılmaması:
Örneğin bir biri ile karşılaştırılması amaçlanan gruplar
pasta grafiği ile gösterilmemelidir. Bunun yerine bar grafik tercih
edilmelidir. Soldaki pasta grafiği
ile sağdaki bar grafik aynı veriyi
göstermesine rağmen gruplar arasındaki farkı en rahat sağdaki bar grafikte
görebilmekteyiz. Bu tür yatay bar grafiklerde önemli olan daha büyük barın
olduğu grupsa, büyükten küçüğe aksi halde, küçükten büyüğe sıralayabiliriz.
Pasta grafiğinde ise değerlerin bir birine yakın olduğu durumda gruplar
arasındaki farkı anlamamız bile mümkün olmayacaktır.
Kullanışsız
dekorasyon:
Aşağıdaki örnekte en çok dikkat çeken alan mavi, gri
baloncukların olduğu alandır. Ancak asıl verinin bulunduğu işe yarayan alan ise
sol taraf değil, sağdaki grafiklerin bulunduğu kısımdır.
Renklerin yanlış ve
yersiz kullanımı:
Bu örnekte ise soldaki
grafikte ülkeler arasında hiçbir anlamı olmamasına rağmen farklı renkler
kullanılmış. Gereksiz yere dikkat dağıtmaktadır. Hatta kullanıcıların, bu
renklerin bir anlamı olacağı hissine kapılarak anlam kargaşası yaşaması ve
fazladan anlam çıkarması olasıdır. Belki de kendilerini dashboardın diğer
kısımlarındaki renklerle alaka kurmaya zorlarlar. Sağdaki grafik ise daha az kafa karıştırıcı ve istenen mesajı
iletme konusunda daha başarılıdır.
Sayısal verilerin
hatalı ifade edilmesi:
Aşağıdaki öreğimizde Revenue ve Costs değerleri sunulmakta.
Ocak ayına baktığımızda Revenue, Costun yaklaşık 4 katı olarak görünüyor değil mi? Güzel. Tekrar grafiğe
odaklanalım. Grafik 0’dan değil 500.000’den başlatılmış. Bu durumda 4 kat değil 2 kattan az bir farkın olduğu ortaya çıkıyor. Bu tarz gösterimler
kullanıcıları şaşırtarak yanlış anlam çıkarmasına sebep olacaktır.
Üç boyutlu grafik kullanımı ve yanıltıcı yönlendirmeler:
Bu seferki örneğimizde birden fazla hatayı bir arada görmekteyiz. İlk grafiğimizde renklerin toplam değeri ve bir birine göre büyüklükleri kolayca anlaşılabilmektedir. İkinci grafikte ise aynı verilere anlamı olmayan bir bakış açısıyla bakıyoruz. Üç boyutlu çizimler bir yetenek göstergesi olabilir. Ancak bu raporda kalabalıktan başka bir işe yaramamış ve vermek istediğimiz mesajın netliğini bozmuş.
Üçüncü ve dördüncü grafiklerdeki perspektifin etkisi ise farklı bir konu. Bu grafiklerdeki perspektif yüzünden grupları karşılaştırmak oldukça güç hale gelmiş durumda. İki boyutlu bir pasta grafiğinden bile daha etkili karşılaştırma sonuçları elde edebilirdik.
Üçüncü ve dördüncü grafiklerdeki bir başka problem ise verideki renk gurupları ile pasta dilimleri üzerindeki renklerin bir biriyle uyumlu olmamasıdır. Burada dilimlerdeki renk kullanımı gereksiz ve daha kötüsü anlamsız olup, sonuç itibari ile kafa karıştırıcı ve dikkat dağıtıcıdır. Birinci ve dördüncü grafik aynı veriyi göstermesine rağmen, birinci grafiğin mesajı doğru iletmedeki etkisi çok daha üstündür.
Sıkça yapılan bu hataları terk etmek bile etkili dashboard tasarımı yapmak adına bir hayli yol kat ettirecektir. Ancak istenen güçlü etkiyi oluşturabilmek için çok daha fazlasına ihtiyacımız olacak.
Bu seferki örneğimizde birden fazla hatayı bir arada görmekteyiz. İlk grafiğimizde renklerin toplam değeri ve bir birine göre büyüklükleri kolayca anlaşılabilmektedir. İkinci grafikte ise aynı verilere anlamı olmayan bir bakış açısıyla bakıyoruz. Üç boyutlu çizimler bir yetenek göstergesi olabilir. Ancak bu raporda kalabalıktan başka bir işe yaramamış ve vermek istediğimiz mesajın netliğini bozmuş.
Üçüncü ve dördüncü grafiklerdeki perspektifin etkisi ise farklı bir konu. Bu grafiklerdeki perspektif yüzünden grupları karşılaştırmak oldukça güç hale gelmiş durumda. İki boyutlu bir pasta grafiğinden bile daha etkili karşılaştırma sonuçları elde edebilirdik.
Üçüncü ve dördüncü grafiklerdeki bir başka problem ise verideki renk gurupları ile pasta dilimleri üzerindeki renklerin bir biriyle uyumlu olmamasıdır. Burada dilimlerdeki renk kullanımı gereksiz ve daha kötüsü anlamsız olup, sonuç itibari ile kafa karıştırıcı ve dikkat dağıtıcıdır. Birinci ve dördüncü grafik aynı veriyi göstermesine rağmen, birinci grafiğin mesajı doğru iletmedeki etkisi çok daha üstündür.
Sıkça yapılan bu hataları terk etmek bile etkili dashboard tasarımı yapmak adına bir hayli yol kat ettirecektir. Ancak istenen güçlü etkiyi oluşturabilmek için çok daha fazlasına ihtiyacımız olacak.
Şimdilik burada duralım istiyorum.
Serinin devamında;
görme ve kavrama becerilerinin nasıl çalıştığına, stratejik, analitik ve operasyonel dashboard rollerine, iyi
bir tasarım için bilinmesi gereken “veri-mürekkep
oranı” yaklaşımına ve raporların kullanılabilirliğinin
arttırılmasını sağlayan ipuçlarına odaklanacağız.
Keyifli bir seri olacağa benziyor. Faydalı olması dileğiyle…
"Serinin çoğu yerinde fikirlerinden faydalandığım Stephen Few'e teşekkürlerimi sunuyorum."
Çok faydalı bir yazı olmuş.Çok sık yapılan hatalara değinmişsiniz.
YanıtlaSilFaydalı bulmanıza sevindim. Serinin devamında daha güzel noktalara değiniyor olacağım.
YanıtlaSilbir kaç kez okuma gereği duyduğum ve her okuduğumda farklı bir incelik öğrendiğim bir yazı serisi. Çok teşekkür ederim Abdullah Bey...
YanıtlaSil